‘Nurettin Topçu ve Düşünce Dünyamız’ başlıklı söyleşiyle SUBÜ Konuşmaları’nın 38’inci konuşmacısı olan Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, “Topçu, üzerine düşündüğü konularla ilgili sıradan sözler etmiyor. Söyledikleri o dönemde aynı konularda düşünen ve yazanlardan oldukça farklı. Kendisi bizleri farklı bir zihin dünyasına çağırıyor” dedi.
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 38’inci konuşmacısı ‘Nurettin Topçu ve Düşünce Dünyamız’ başlıklı söyleşiyle Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan oldu. Moderatörlüğünü Sakarya Sosyal ve Kültürel Çalışmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (SAKUM) Müdürü Öğretim Görevlisi Mehmet Alper Cantimer üstlendi. Söyleşide Nurettin Topçu’nun eğitim ve öğretmenlik yılları, doğduğu dönemin politik atmosferi ve üzerindeki etkisi, milli eğitime, İslâm’a, isyana yaklaşımı ele alındı. Ayrıca izleyenlerden gelen sorular da cevaplandırıldı.
İdealizm aşısı vurmaya çalışıyor
Nurettin Topçu’nun eğitim sistemindeki “En yüksek menfaatleri elde et, en yüksek makamlara çık ve sadece şahsınla ilgilen” faydacılığına karşı olduğu bilgisini veren Türkiye Yazar Birliği Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, “Topçu insanların asıl kendilerini aşarak büyük olabileceklerini düşünmektedir. Bizi yaşatan, bizi bugüne getiren, ailemizin üstünde yapılar olan şehrimiz, ülkemiz, milletimiz, devletimiz ve insanlıkla ilgili sorumluluklarımız olduğu kanaatindedir. O nedenle fedakârlığı esas alan bir yetiştirme düzeni tavsiye ediyor ve ülkemizin ancak böyle kalkınabileceğini ifade ediyor. Böylelikle aslında gençlere ‘sadece kendinizi düşünmeyin, insanlara hizmet edin ve onlardan bir şey beklemeyin’ şeklinde bir idealizm aşısı vurmaya çalışıyor. Çünkü karşılık için yapılan bir şeyin değeri kalmaz. Toplum için emek harcamalarını telkin ediyor. Topçu’nun zamanlarında idealist olmak biraz daha kolaydı ama günümüzde değil. İmkânlar kısıtlıydı ve öğrenim çağındaki gençler büyük sıkıntılarla okuyordu” diye konuştu.
Nefsine isyan eden Allah’a yaklaşır
Kendini aşmaktan kastın esasında Topçu’nun isyan ahlâkında olduğunu belirten Doğan, “İsyan kelimesi literatürümüzde pek hoş karşılanmaz ve isyanın sanki Allah’a müteveccih bir şeymiş gibi olduğu düşünülür. Hâlbuki Topçu’nun tezinde insan kendi nefsine isyan ederek Allah’a yaklaşır. Nefsinin arzularını ve istediklerini yapmayarak Allah’a yaklaşır ve iradesini sonsuzluğun iradesine yaklaştırır. Bu isyanı ancak ilahi iradeye uygun hareket edenler ve bağlı olanlar yapabilir. Topçu, üzerine düşündüğü konularla ilgili sıradan sözler etmiyor. Söyledikleri o dönemde aynı konularda düşünen ve yazanlardan oldukça farklı. Kendisi bizleri farklı bir zihin dünyasına çağırıyor. Onu okumaya başladığımızda biraz sabırlı ve ısrarlı olmamız gerekiyor. Gençlere tavsiyem kitaplarını satır satır altını çizerek, kelimeler ve kavramların altını çizerek yavaşça okumalarıdır” ifadelerini kullandı.
Coşkun bir insandı
Topçu’nun yaşadığı dönemdeki toplumun İslam anlayışını eleştirdiğini söyleyen Doğan, “İslamiyet’in ilk dönemlerdeki saflığı, mücadeleci karakteri, insan eğitimindeki büyük tesiri toplumun duraklama içerisine girmesiyle zayıflamıştı. Ancak yine de İslâm devam ediyor ve yine hayat bulacağımız şey İslâm. Dine zaman içerisinde katılan hurafeler, kolaycılığa gidiş, dini hesap kitaba sokarak şu kadar tespih çekersen dua edersen cennete gidersin gibi düşüncelerin ve dünyanın zevkler üzerinden konuşulmasına Topçu şiddetle itiraz etmiştir. İslâm’ın insanları günümüzde tevhitle birleştirememesine dikkat çekmiştir. Gözü kapalı, tahkik etmeden, araştırmadan, bilme konusunda gerekli gayreti göstermeyen alışkanlık haline getirilmiş bir dindarlığı eleştirmiştir. Tasavvuf cenahına da eleştirilerini yöneltmiştir ki kendisi de bir Nakşibendi kolunda yer alıyor ve özellikle Abdülaziz Bekkine’nin sohbetinde olmaktan huzur buluyordu. Topçu’nun biraz da tasavvufla alakasından ötürü coşkun tarafları vardı. Parayla Kur’an ve mevlüt okumak gibi konularda itirazları vardı.”